Tabii ilk olarak ‘karakter’ kelimesinin içini dolduran
nitelikler geliyor akla. Ancak okuduğunuz bu yazının harf sayısı da bir karakter
aslında. Diğer yandan ‘bireyin davranış biçimi’ olarak göze çarpan karakterin;
hayatınız boyunca karşılaştığınız türleri ise sizin şansınız veya
şanssızlığınızla ilgisi olabilir.
Karşınıza çıkan kişilerin nasıl bir karaktere sahip olduğunu
öğrenmek, bazen yüzyıllar alabilir. Piyango bileti gibi düşünün! Elinizdeki
biletin üzerinde yazılı bir tarih var ve bu tarihten önce ‘piyangonun size
vurması’ olanaksızdır. O tarihe kadar sabırla bekleyip bunu deneyimlemeniz gerekecektir. Aradaki en
‘karakteristik’ fark ise; karakterlerin kendi karakterlerini size göstermeleri
için yazılı bir tarih olmaması. En azından fiziksel olarak böyle bir yazının
olmadığını biliyoruz.
Makyajın kapatamadığı karakter
Sadece bunu bildiğimiz makyaj gibi algılamamakta fayda var.
‘Göz boyama’ da bir makyajdır. Ne demek istediğimi çok iyi anladınız! “Ben iyi
biriyim.” dediğimde, beni gerçekten ‘iyi’ olarak bilmeyen veya tanımayan
herkesin kafasında bir görüntü oluşacaktır bu cümleden sonra. Kimi şüpheyle
yaklaşacaktır, kimi umursamayacaktır belki de. Kimi de inanacaktır en saf
haliyle…
İnsan olarak severim aslında
Bir de bu cümle var zaten. İlk kim kurduysa bu cümleyi,
hangi yeşilliklerin içinde uçuyordu anlam vermek güç! Keşke bir insanı kedi
olarak da sevebilseydik mesela. Ya da kedi olarak sevmeye çalıştığımız
insanlar, ‘hayvan’ kategorisinde yer alabilselerdi, ne güzel olurdu değil mi?
Şimdi size durup karakter analizi yapacak değilim. Bilmeniz
gerekeni zaman size gösteriyor ‘zamanla’ zaten! Hakettiğinizi yaşamak ise bir
tercih olarak cebinizde kalıyor. Daha çok şey de yazılabilirdi belki ama, gerek
yok. Zaten yazının başlığıyla karakter sayısı aynı artık.
Bukowski’nin bir zamanlar kurduğu şu cümle ile finali yapmak
kaçınılmaz oldu; “Gerçekten yaşamadan
önce, birkaç kez ölmen gerekiyor…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder