22 Kasım 2015 Pazar

Aşk mı, inat mı?

Yoksa her ikisi de birbiriyle ilişkili mi? İlişki içindeki çelişkilerden ikisi mi? Sıklıkla ayağına takılıp seni düşüren ikili değil mi bunlar? Türk Dil Kurumu aşkı; "Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu…” inadı ise; “Bir konuda direnme…” olarak açıklamaktadır. Biraz dikkatli bakınca birbiri arasında bir bağ görmemek mümkün mü? Aşırı sevdiği kişiye/şeye bağlı olma ve bağlı kalma duygusu, inatla bırakmama ve sahip çıkma eylemini de beraberinde getirebilir. Seni kendine bu denli bağlayan şey, aşkla inatlaşmak olamaz mı?
Gözüyle inatlaşan, doruğa sıçrar
Tabii bu sözün böyle olmadığını sen de biliyorsun. İnat ile keçiyi, inatla cümle içinde kurup senle mutlaka bağdaştırmıştırlar. İnat, doğru kullanıldığında seni doruğa taşıyabilir elbette. Ancak; inadın seni ele geçirmesine izin veriyorsan bunun sonuçlarını gözlerinle deneyimlemen gerekecek. Pamuk ipliğine bağlı yaşıyorken insanlar aşkı; aşk’tan öte ne galip gelebilir ki? Aşk iki kişilikse, iki kişilik, iki farklılık, iki uyum ya da iki anlaşmazlıktır. Herşey iki kişilik yaşanır aşk’ta. Aşk; bir uçağa birlikte binilen, iki kişilik alınmış bilet gibidir. Tek yön olanları daha uzun sürer genelde. Varacağı yere henüz ulaşmamışsa yolcular, halen birliktedirler demektir. Hayatta olsalar da, olmasalar da…
Aşk; 3 harf, birçok kelime

Şimdi kalkıp size aşk’ı anlatacak halim yok! Hepiniz yaşamışınızdır zaten, ucundan bir sokum da olsa… En kötü ihtimal “Bir arkadaşa bakıp, çıkacağız…” deyip yaşamışsınızdır. Aşk, sevgi ile bağlandığınız herşeye ve herkese karşı olabilir. Aşk’ı yaşarken ayakların yerden kesilir pek tabii… Yere basmaya başladığın an bir galif altına geçip otur bakalım; senin yaşadığın aşk’ın yüzde kaçı aşk, yüzde kaçı güven ve yüzde kaçı saygı diye… Havadayken bunları tam tahlil edemeyebilirsin, o yüzden diyorum. Diyelim ki birlikte uçma fikri işine gelmemeye başladı artık. E o zaman yapacağın şey belli! Kendini bulutların kucağına bırakmak sana kalmış. Uçaktan atlamaya kalkarsan eğer, paraşütünü yanına almayı unutma. Lâzım olacak…

8 Kasım 2015 Pazar

Tepe ‘tepe’ geçti

İçmeyi seven de var sevmeyen de… Gereksiz duyan da var, ihtiyaç olarak gören de… Kimisine göre içki olmazsa olmazdır; kimisine göre ise yanlış davranışların kaynağıdır… Herkes birşey söyler bu konuda kısacası. İçmek önce kendini bilmekten geçer; yoksa kendini bilmeyecek adama içtiği su bile ‘dokunur’…
90’lar ve 2000’lerde gençliğini yaşayanlar iyi hatırlayacaktır; ‘Tepe’ adı verilen, ama henüz kimin tarafından bu ismin verildiğini bulamadığımız mekânlar vardı. Sokakta içki içmenin en çok tercih edilen bölgeleridir. Hatta özellikle Ortaköy-Gönyeli yolu üzerinde, Levent Koleji karşısındaki arazi ‘orijinal tepe’ olarak bilinmekteydi. Herhangi bir tepe oluşumu bulunmamasına rağmen, yıllarca bu isimle anıldı. Burada bir zamanlar ‘içenler’ çoktan çoluk çocuğa karıştı bile zaten. Geriye kalanlar ise muhtemelen başka ‘tepe’ler bulmuşlardır diye düşünüyorum…
Gonyak var mı?
Kıbrıslılar’ın en sık tükettiği alkollü içkilerden biri konyakdır dersem, yanlış olmaz sanırım. Her alkollü içkiye de konyak diyen bir kesim var tabii ki. Onlara göre rakı da, bira da hatta şarap bile ‘gonyak.’ O gonyak kelimesinin içine onlarca anlam yüklenmiştir. İçmeyi, arkadaşı, muhabbeti seven insan, onun anlamını çok iyi bilir. Bir de içkiyi, deyim yerindeyse ‘ağzı ile içmeyi’ bilmektir marifet. Sadece alkol tüketmek değil, keyif alıp, aldığı keyfi muhabbete dökmeyi bilendir bu ortamların kahramanları... Arkadaşının sarhoş olup, yolu bulamayacağını daha gecenin başında anlayıp, içmeden herkesi toparlayıp, eve sağ salim ulaştıran karakterler de hiç değişmemiştir.
Aklınızınan!
Tepe’ye gitmeden önce, grupta arabası olan kişi gidip herkesi evden tek tek arar; yola çıkmadan önce ise ailelerin ağzından anlaşılmış gibi çıkan o tek kelimeyi işitmeden yola çıkamazlar; “aklınızınan!..” Sohbet, yeme-içme, eğlence falan güzel hoş tabii… Ama bu mekânlara gidenler, gerçekten ‘aklı’ ile içip, sağa sola sataşmaz ve hatta bunu yapmaya kalkan biri olursa uyarırlar. Çünkü ‘tepe’ bir nevi kahve gibi, bar gibi, genelde aynı kişilerin müdavimi olduğu bir mekân bence. Orada tanışıp, arkadaşlıklarını ilerletenler de olur; birbirlerinden rahatsız olup kavga çıkaranlar da…Kısacası içkiyi içmeyi bilen de var, bilmeyen de… İçmek, bir keyif bir muhabbet işidir. Muhabbetin, gerçek arkadaşlığın olmadığı yerde ise o içki sadece bir içecekten başka birşey değildir…


Alkollü araç kullanmanın hem size hem de başkalarına zarar verebileceğini unutmayın! Hade aklınızınan!