Şüphesiz, Bayramların en güzel yanlarından biri; kırgın veya
küs kişilerin barışması ile olan imtihanıdır. İmtihan diyorum ya azizim! Niye
imtihan olacak ki bu? Alt tarafı konuşmadığın ya da kırgın olduğun kişiyle barışacaksın.
Ama, yoook! Sadece bu yeter mi? Barışman için gerekçe ararken; ruhunun ipleri
ayağına dolanmaz mı? Ya tekrar düşersen? Bu defa ayağa kalkmak o kadar kolay
olur mu dersin? Çok mu kolay affetmek? Hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya veya
görüşmeye devam etmek? Üç günlük hayat değil mi yaşadığımız? Ona da mı maraz yoksa?..
Bir çıngı hatıra
Bildiğiniz gibi boşuna uğraşıyoruz! Onca hırs, onca
mutluluk, onca acı ve keder… Günün sonunda hiçbir şey kimseye kalmıyor. İster
iyilik yap, ister kötülük; yanına kalan bir çıngı hatıra sadece… İyi bir insan
olmak için uğraşıyorsun belki de; kötü bir insan olduğunu kabul ettiğin için
mi? Yoksa ‘gideceğin’ yer için kendini mi sağlama alıyorsun? Kötülük yapan
kimsenin “Ben çok kötü biriyim!” dediğini duymadım bugüne kadar… “Benden
kötülük gelmez” diyene de pek itimat etmemekte fayda var.
Büyüklük ilüzyonu
Bayram yaklaşıyorken bir düşün; hayatında olmaması
gerekenlerle mi devam edeceksin yola, yoksa affetmek büyüklüğünün ilüzyonuna mı
kaptıracaksın yine kendini? Hiçbir kötülük, yapanın yanına kâr kalmıyor. Öteki
dünya diye birşey var mı bilmem ama, yaşadığın ve yaşattığın herşeyin bedelini
bu dünyada ödüyorsun. Bunu unutma…
Hayyam’ın da dediği gibi;
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da, gönlünü hoş tut hoş.
Durmadan kurulup dağılan bu evrende,
Bir nefestir alacağın, o da boştur, boş!
Bırak onu bunu da, gönlünü hoş tut hoş.
Durmadan kurulup dağılan bu evrende,
Bir nefestir alacağın, o da boştur, boş!