2 Ağustos 2015 Pazar

Seni üzmek istemem ama...

Eminim ki, bu cümleyi kurmak zorunda kalan/kuran/duyan/duymak zorunda kalan/duymayı isteyen pek çok kişi olmuştur. “Elimde değil ama…” diye başlayan her cümlenin yüklemi, karşıdakinin içini acıtan bir kordan başka birşey olamaz. Bu cümleyi bazen kuran bazen ise işiten bu duruma maruz kalabilir. Elinizdeki koru, başka birine savurmak için, önce kendiniz yanmalısınız. Bu durum size nasıl acı vermesin ki?..
Ben buyum, değişmem
En büyük yanılgıdır; ben buyum değişmem/değişemem cümlesini kurmak… Kimi bitmek üzere olan bir ilişkinin bitiş cümlelerini oluştururken, kimi de hiç kabullenmek istemediği şeyleri üzerinden atmak için kullanılan sözcüklerdir. Oysa değişir insan; daha önce de değişmez dediğin herşeyin bir anda değiştiği gerçeğiyle yüzyüze gelince bunu anlamak daha kolaydır. Kimse 5 ya da 10 yıl önceki gibi değildir. Elinde olmasa da değişir, değişirken buna başkaları da destek olur. Çünkü, hayatınıza giren/çıkan kişiler sizin bundan sonraki hayatınızda nasıl bir role bürüneceğinizi belirleyebilir.
Pişman olduğun zaman
Bu sözlerden sonraki süreçlerden biri de pişmanlık dönemi olabilir. Ağzınızdan çıkan kelimelerin aslında geri dönüşü olmadığı ve belki de söylemek istemediğiniz ama sinirle veya başka duyguların size tetikçilik yaptırdığı gibi kurulan cümlelerin ağırlığı altında ezilmek, pişmanlıktır. Pişmanlık ile pişmaniye karıştırılmamalıdır. Zaten pişmaniye yeterince karışık bir tatlıdır. Sanırım pişmanlık duygusu da, kolay kolay geçebilen birşey değildir. Belki de bu yüzden konuşmadan önce cümlelerimizi iyice tartmak lazımdır, olamaz mı?..
Herşey geçer (mi?)

Daha önce geçen ne varsa, bir önceki de öyle geçecektir. Sezen Aksu’da öyle demedi mi? “Bu da geçer, neler neler geçmedi ki?..” diye bu duyguya en iyi kılavuz olanlardan birisidir. Zaten asıl zor olan süreç, geçerken ki zamandır. Yoksa geçecektir… Ama geçtikten sonra sizden alıp kopardıklarını geri getirmek mümkün değildir. Mümkün olan geçene kadar beklemektir. Birşey yapmak, direnmek ya da dirernmemek… Öylesine bırakmak geçene kadar. Geçecek diye beklerken geçer, çünkü beklemesek de geçer. Zaman geçtikçe herşey geçer. Geriye kalan ise biraz acıtır, o kadar. O birazın derecesi ise görecelidir. Zor olan da o değil mi zaten?..
BU ARADA;
Özdemir Asaf şöyle demiş:
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, 
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. 
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür; 
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder