Pazar’ın hemen ertesi
günü başlayan ve genellikle sendromlardan oluşan Pazartesi; haftasonuna doğru
geçiş için bir başlangıçtır. Her sonun bir başlangıcı olduğu varsayımı ile
hareket edersek, hangi sonun nasıl bir başlangıcı olduğunu ya da olabileceğini
de göz önüne almak kaçınılmaz olacaktır. Mesela bugüne en uzak gün, dündür.
Düne en yakın gün ise bugün. Yarına en uzak olan ise bilmediklerimizdir.
Tahminlerimiz ise; ancak kağıttan yaptığımız gemileri yüzdürmeye çalıştığımız bulanık
su birikintilerinin asık suratından başka birşey değildir.
Bardağın hava alan
tarafı
Hayat seni bazen öyle
bir noktaya getirir ki; bardağın dolu veya boş tarafından bakmak yerine,
bardağın orda neden varoluğunu bile sorgulamak kaçınılmaz olur. Rüzgarın seni
savurduğu kör nokta, geçmişin izlerini silebilecek bir ‘betsi’ gibi düşmez
elinden… Yapacakların, yaptıklarının yanında sıfırla çarpıldığı anlarda bile
vazgeçmeyen inadın, seni kimbilir nereye savuracak yine... Zaman; onunla
inatlaştıkça, başka başka maskeler gösteren ukala bir hayalettir. Hayal et;
zamansızlık içinde birşeye karar vermek için harcayacağın bir zaman olmasa
mesela? Benim nereden bahsettiğimi algılamaya bile zaman olmasa… Hiç olmasa
öyle birşey? Bardağın dolu veya boş olan kısımlarının etine batmadığını düşün
bir… Bardağın boş kısmı hep hava alır, boş değildir aslında. Bardak boşken bile
doludur. Sadece havayla falan da değil ha… Düşüncelerle, hayallerle,
masallarla, saçmalıklarla… Doludur yani bir şekilde. Bu yüzden bardağın boş
tarafına bakarken ne gördüğüne iyice bir bak derim.
İstersan ye!
Zaman
acımasızdır mesela. Önüne koyduğu yemeği yemek sana kalmıştır. Ister soğutup
yersin, ister sıcak sıcak yeyip damaklarını falan yakarsın. Ya da hiç dokunmaz,
başka canlıların ona ortak olmasına izin verirsin. Yani zamanın senle uğraşacak
zamanı yoktur diyorum. Bugün ne yemek yiyeceksin falan diye sana ısrar edip
sorular sormaz. O; yemeği önüne koyar, sen ister yersin, ister bakarsın. Zaman affetmez
diyorum. Şu yazıyı okuduğun an bile geri gelmeyecek bir daha biliyor musun?
Tuvaletin sifonunu çektikten sonra sana “bay bay” diyen arkadaş gibidir zaman.
Geleceği belirsiz, ama geçmişi aşikâr. Zaman sana acımasız yüzünü daha doğduğun
andan itibaren göstermeye başlar. O andan itibaren zaman aleyhine çalışmaya
başlamıştır. Artık hiçbir yere kaçamazsın! Ya seve seve, ya söve söve
yaşayacaksın ‘zaman’la. Ve zamanla anlayacaksın ki, senden başka ‘sen’ yok bu
dünyada. Öteki dünya mı? Onu zaman bile bilmiyordur.
BU ARADA;
Cahit Sıtkı Tarancı; zamanla, zaman
zaman şöyle demiştir:
Gece bir neticedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder