Bir söz vardır;
“Bugüne en uzak gün, dündür.” diye… An’ı yaşayıp, sonraya ya da önceye takılmamayı
işaret eden bir arkadaş mı söyledi bu sözü, yoksa bunlarla hiç ilgisi olmayan
birisinin dudakları arasından çıkan kelimelermiydi bunlar acaba? Geri getirmeye
korktuğumuz şey zaman mı? Yoksa zihnimizde canlanan anılar mı, kalbimize batan?..
Peki gelecek kaygısı, düne özlemi ne kadar tetikleyebilir? Yarın var ise,
dünden daha ‘yalan’ değil mi? ‘Dün’ü biliyoruz, bugünü de yaşıyor… Ama yarının
belirsizliği değil mi bizi sağa sola savuran… Hem de bugün…
‘Yarın’ yola gelir
mi?
Yarını bugünden
yaşamak, düne takılıp kalmaktan farksızdır. Gerçek olan şey, şu andır,
şimdidir. ‘An’ı yaşamakla ilgili birçok film izleyebilir, birçok kitap okuyabilirsiniz.
“Neden ben yine geçmişe takılıyorum?” “Acaba ileride bu ne olur?...” gibi
soruları sorduğunuz ya da zihninizde gezdirdiğiniz sürece, o kitapların da
filmlerin de hiçbir faydası olmaz size. Önce ‘sen’ istemelisin. İnanmalısın!
Düşüncelerini ancak sen yola getirebilirsin. “Yarın ne olur?” sorusu aklının
bir kenarında dursun, ama bu senin hayatının akışını değiştirmesin. Buna izin
verme. 10 saniye sonrasını bile bilemiyoruz ama her sabah uyanmak için
saatimizin alarmını kuruyoruz. Bu, yarına uyanabileceğimizi umut ettiğimizi
gösterir.
Zaman affetmez
Ne
gideni geri getirir zaman, ne de seni bekleyeni söyler… Affetmez sadece.
Planını sinsice yapan soğukkanlı bir tetikçi gibidir zaman. “Zamanı gelince…”
deyip herşeyi sana göstermeye başlar. Gözünün içine sokar kimi zaman, kimi
zamansa varacağın noktanın etrafından dolaştırıp seni bir başka durağa bırakır.
Canı neyi nasıl isterse öyle yapar ve sen de ancak seyredersin. Kimbilir, belki
de adaletli davranır sana… Ama ne kadar yüzüne gülerse gülsün, ardından çok iş
çevirir zaman. Sahip olduklarını elinden alıp, yeni yüzleri karşına çıkarır…
Çünkü “O” öyle istiyor. O’na uymaktan başka bir şansın yokken, sana
sunduklarını ‘sadece yaşa’. Herkese iyi ‘an’lar. Sizi en iyi ancak o anlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder